Doğan Pazarcıklı
Yapıya Bir Taş Daha
1990
Kişinin mezun olduğu okula belli bir duygusallıkla yaklaşmasını doğal karşılamak gerek. Hele o okul 131 yıldır süregelen bir Mekteb-i Mülkiye-i Şahane geleneği üzerine oturmuşsa duygusallık daha bir yeğinlik kazanıyor; okulla birlikte artık bir ekol, bir dünya görüşü, bir yaşam biçimi tartışılır oluyor.
Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi’nin iki yıldır düzenlemekte olduğu Danışma Kurulu toplantılarında, şubenin çalışmaları yanı sıra pek çok konu tartışılıyordu. Bu tartışmalar zaman zaman Mülkiye geleneği üzerinde toplanıyordu. Mülkiye geleneği, bize bireysel, kurumsal ve toplumsal düzeylerde önemli ödevler yüklüyor, daha güzeli, başarı için gerekecek özleri içinde barındırıyordu.
1988 yılı sonlarında yapılan Danışma Kurulu’nda beliren bir Vakıf kurulması görüşü, özel bir ilgi çekti. Hemen bir girişim kurulu oluşturuldu ve çalışmalara başlandı. Mülkiyeliler Mektubu’nun Nisan 1989 sayısında mülkiye kamuoyuna duyuruldu. Taslak niteliğinde bir vakıf senedi hazırlanarak 3000 mülkiyeliye gönderildi.
1 Kasım 1989 gecesi yemekli bir toplantı düzenlendi, konu enine boyuna tartışıldı. Tepki genel olarak olumluydu ama tartışmaları sürdürmeliydi. Sonraki tartışmalar arzulanan yoğunlukta geçiyordu. “Ütopyalar güzeldir ama peşlerinden koşmak bize yaraşmaz” diyenler vardı. Başka kuşkular da yok değildi. Örneğin, vakıf yönetim kurulunun oluşumu eleştiriliyordu. Ankara’da bir Mülkiye Vakfı varken ikincisini kurmanın Mülkiye topluluğunu bölmek anlamına geleceği söyleniyordu. Mülkiyeli olmayanların da kurucu olabilmeleri yadırganıyordu, “ticaret bizim geleneğimizde yoktur” deniliyordu.
Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi’nin 23 Aralık 1989 günü toplanan Genel Kurulu’nda konu yeniden ele alındı. Yönetim Kurulunun oluşumuna ilişkin eleştiriler genel bir kabul görüyordu. Ancak, ikinci bir vakıf kurmanın yerel olanakları, yerel renkleri harekete geçirme açısından önem taşıdığı, bunun çoğulcu bir anlayış içinde bölünme olarak değil, güçlenme olarak değerlendirilebileceği; Mülkiyeli olmayanların, adı Mülkiye olan bir vakfa kurucu olma isteklerinin, kendisine güvenen, dışa açık bir topluluk olarak bize ancak güç ve onur vereceği; vakıf mantığının temel güdüsünün ticaret olmayıp, en geniş anlamıyla kişinin kendisini bir üstün ideale vakfetmesi biçiminde algılanması gerektiği savunuldu. Genel oylama, bu görüşlere büyük bir çoğunluğun destek verdiğini gösteriyordu.
Şubat 1990 başında, tartışmalardan esinlenerek senette yapılan son değişiklikleri içeren bir mektup, 3000 Mülkiyeliye yeniden gönderildi. Bu arada daha geniş kapsamlı bir duyuru için 19 ve 22 Şubat tarihli Cumhuriyet, Hürriyet ve Güneş gazetelerine ilân verildi. 20 Şubat ve 13 Mart 1990 tarihli mektuplarla kuruculuk için başvuruda bulunan üyelere ek bilgiler gönderildi. Mülkiyeliler Mektubu’nun çeşitli sayılarında da gelişmeler açıklandı.
Konu, Mülkiyeliler Birliği’nin 24 Şubat 1990 günü Ankara’da toplanan Genel Kurulu’nda bir kez daha tartışıldı. Sonuçta gelişmelerin izlenmesi ve bir öneri paketinin hazırlan-ması kararlaştırıldı. Hemen arkasından, 29 Mart 1990 günü Vakıf Girişim Kurulu temsilcileri ile Mülkiyeliler Birliği ve Mülkiyeliler Birliği Vakfı yöneticileri Ankara’da ortaklaşa toplandılar, görüş alışverişinde bulundular.
Haziran ayı sonunda resmi işlemlere geçildi. Bu ikinci aşama, Beşiktaş 7. Noterliği’nin Resmi Senedimizi re’sen düzenlemesiyle 25 Haziran 1990 günü başladı, İstanbul Asliye 10. Hukuk Hakimliği’nin 9 Temmuz 1990 günlü kararıyla vakıf tescil edildi. 23 Ağustos 1990 günlü Resmi Gazete’de yayınlanan ilânla vakfımızın kuruluşu tamamlandı.
Yeni bir vakıf kurma düşüncesinin Mülkiyeliler Mektubu ile kamuoyuna ilk duyuruluşundan yaklaşık 16 ay sonra kuruluş gerçekleşmiş oluyordu. Resmi işlemler zaman almadı.
Tersine rekor denilebilecek bir hızla gerçekleşti. Zaman alan Vakfı sağlam bir temele oturtmak için yapılan tartışmalardı. Bir yandan, iktisadi bir bütünlük olan Vakfın yönetimi istikrar gerektirirdi. Öte yandan, topluluğun eğilim ve gelenekleri Vakıf Yönetimine yansıtılmalıydı. Tartışmaların, görüş alışverişlerinin odak noktasını bu arayış oluşturdu.
Sonuçta bu kitapcıkda size sunulan Vakıf Resmi Senedi ortaya çıktı. 276 kurucusunun vakfettiği 250 milyon lira sermaye ile kurulan İstanbul Mülkiyeliler Vakfı, yapıya bir taş daha koymak amacını taşıyor. Vakıf Resmi Senedindeki deyimle, amacımız “bireysel, kurumsal ve toplumsal düzeyin yükselmesine” katkıda bulunacak işler yapmak…
Evet, kuruluş süreci sona erdi.
Asıl iş şimdi başlıyor.
Birlikte omuz verirsek ütopyaları gerçek yaparız.
Doğan PAZARCIKLI