Tarihimizde ilk Genel İdare Eleman Kaynağı olarak İstanbul’da Topkapı Sarayı içinde, tam tespit edilemeyen bir tarihte , fakat her halde 1460’dan sonra Enderun Mektebi açıldı. Bu okul , klasik, dini öğretim yapan medrese’lerden farklıydı. Denilebilir ki, bugün Türkiye’de Harp Okulu, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Hukuk Fakülteleri, Güzel Sanatlar Akademisi, Konsevatuvar, Veteriner ve Edebiyat Fakültelerinin bütün disiplinlerini içine alan ve bunların ilk kaynağı olan, 14 yıllık öğretim süreli bir yüksek öğretim müessesesi idi.
Enderun’dan mezun olanlar Vezir’i Azamlık, Kaptan Paşalık, Yeniçeri Ağalığı, Eyalet Valilikleri, Sancak Beylikleri gibi Saray ve Hükümetin yüksek memuriyetlerine tayin edilirdi.
Osmanlı İmparatorluğu, parlak ve görkemli devirler yaşadıktan sonra, çeşitli tesir ve sebepler yüzünden çökmeye başlayınca, Devlet yönetimini elinde bulunduranlar, bu gerilemenin önüne geçmek, çöküntü’yü durdurmak istediler. İmparatorluğun kurtuluş çaresinin sistem ve yetişmiş adam sorununun çözülmesinde olduğunu anladılar.
İşte Mülkiye Mektebi bu düşünce ile kurulan, büyük bir zorunluluk ve ihtiyacın doğurduğu ve lüzumunu bu güne kadar kamuoyuna kabul ettirmiş bir kültür ve eğitim kurumudur.
3 Ocak 1839’da 2.Mahmud Osmanlı Devleti’nin teokratik devlet sisteminden hukuka bağlı devlet sistemine geçişinin, çağdaş uygarlığa yönelişinin başlangıç tarihi olan Tanzimat-ı Hayriyye’yi ilan etti.
Bu fermandan sonra girişilen bütün hareket ve teşebbüslerin başlıca 3 amacı vardır:
1) Devleti çöküntüden kurtarmak için Hukuk’a Bağlı Devleti meydana getirmek
2) Çağdaş uygarlığa yönelmek, dolayısıyla sistem meselesini çözmek
3) Bu sistem’i yürütecek kadro-adam yetiştirmek
18 Şubat 1856 tarihinde Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun temel ilkeleri çerçevesinde Sultan Abdülmecid tarafından Islahat Hatt-ı Hümayunu (Islahat Fermanı) ilan edildi. Islahat Ferman’ında memleketin içinde bulunduğu perişanlığın sebebi olarak eğitim, müsbet ilim ve eski zihniyetlerin doğurduğu dertler ele alınmaktadır.
İmparatorluğun bulunduğu durumdan kurtarılması, her alanda yenileşme ve büyük kalkınma hareketlerine girişilmesi ve bunların yürütülebilmesi için de Çağ’ın ve Tanzimat Fermanı’nın ilkelerine uygun idareci’ler yetiştirilmesi de en başta ele alınacak meselelerden biri oldu.
Meclis-i Ali-i Tanzimat’da hazırlanarak Sadrazam Mehmet Emin Paşa tarafından Padişah Abdülmecid’e sunulan “yeni açılacak olan Mülkiye Mektebi’nin Tüzük’ünün hazırlanması tezkeresi” 4 Mayıs 1858 tarihinde kabul edildi. Bu tezkereden şu alıntı Mekteb-i Mülkiye’nin kuruluşuna esas olan görüşü anlamak bakımından yararlıdır:
“İhsanı bol olan ulu Tanrı,-Osmanlı Ülkesini- her zaman mamur ve bayındır kılsın. Osmanlı ülkesinin her çeşit kalkınmaya muhtaç olduğu ve kaabiliyeti bulunduğu cihetle bunun meydana getirilmesi için sarfedilen gayretlerin ve girişilen teşebbüslerin neticeleri görülmektedir. Bu hususta her türlü Padişah emirlerinin yoluyla uygulanması, ticaret ve sanayiin ilerlemekte olmasından dolayı yabancı devletlerle çoğalmakta olan ilişkilerden o isteğe uygun şekilde sonuç alınmas, Memleket’de bulunan memurların Devlet Yönetiminde ehil ve bilgili olmaları ile mümkündür. Böyle kalitedeki memurların mevcut olması ise bu yolda gerekli eğitimi görmeleri ile mümkün olacağı bilindiğine göre, bu amaca ulaşmak için her çeşit kolaylığı sağlamak gerekir. Gerçi, genel eğitim için her tarafta, Devlet gücünün elverdiği kadar okullar mevcut ve bir tarafdan da açılıyor ise de bu okullarda yapılacak eğitim ve öğretim böyle önemli işleri görecek kimseler için yeterli değildir. Bu gün işbaşındaki evliye(vilayetler) kaymakamlarıyla kaza müdürleri devlet işlerine, amme hizmetlerine ait bilgi ve görgüden mahrum ve en küçük bir konsolos tercümanı ile bile anlaşmaktan aciz bulundukları şöyle dursun adeta kendilerine üst makamlardan gönderilen emirlerin manalarını anlamaya bile muktedir olamadıkları bilinen gerçektir. Bütün bunların sebebi de, pek çok kimselerin Istanbul’da, Başkent’de bazi dairelerde rastgele yetişip taşradaki valiler ve diger yüksek mevkilerdeki memurlar yanında bir şeyler öğrendikten ve bir rütbe kazandıktan sonra bir memuriyet elde etmek icin kapı kapı dolaşıp sürünmeleri neticesi gerçekten bir memuriyete kavuşmakta olmalarıdır. Ancak böyle nitelikte ve yetişmemiş olarak memuriyete girenler her vakit, ne Devlet’in (Osmanlı İmparatorluğunun) faydasına çalışmakta ne de istenilene uygun olarak görevlerinde başarı gösterebilmektedir. Bu suretle gerek Halk, gerek yabancı’lar yanında itibarları kalmayıp, böyleleri Avrupalıların müdahalelerine (iç işlerimize karışmasına) sebep olmakta ve Vatandaşları kötü idare sebebiyle Devlet’den soğutmaktadırlar. Bunların iyi şekilde yetiştirilmeleriyle Memleket güvenliğinin, Vatan’daş haklarının korunması, kalkınmanın sağlanması esaslarının elde edilmesi ve yabancı memur ve uyruklularla yapılacak temaslarda Devlet ve Vatandaş hukukunun korunmasına bir çare bulunmasi en önemli işlerden olduğu cihetle bu koti halin giderilmesi için durum aramızda tartışıldı. Müzakere sonucunda, bu gayeye ulaşma’nın ancak yeter derecede Ekonomi Politik, Tarih, Hesap (aritmetik), Cografya, Osmanli Devleti Kanun ve Yönetmeliklerini, yabancı Devletlerle yapılan andlaşmalar hükümlerini ve resmi yazışma esaslarını iyi bilen adamlar yetiştirilip taşra memuriyetlerinde bunların kullanılmaları ile olacağı kanı’sına vardığımız cihetle: Gramer ve Türkçeyi layıkı ile bilen ve en az Mantık’dan Isagoci’ye —Surf Mantik’a— kadar okumuş, orta öğretim görmüş ögrencilerden ve bir de Başkent’deki devlet dairelerinde bulunup da iyi konuşan, iyi yazan ve az maaşı veya hiç maaşı olmayan, yaşları 25’le 30 arasında olan işe yarar katiplerden olmak uzere 50-60 katip efendi seçilerek ve bunlar için Devlet yapılarından uygun bir yer ayrılarak, kendilerine —alınacak öğrencilere— bir Yazman, bir Sayman, iki müzakereci ve Ekonomi Politik, Cografya, Tarih vesaire için yeteri kadar yetkili öğretmenler tayin edilip bunlar vasıtasıyla yukarda bahsi gecen derslerin okutulması ve yılda iki defa sınavlarının yapılarak mezun olan öğrencilerin dirayet ve başarı derecelerine göre sınıf sınıf ayrılıp o yılın kaymakamlık ve mal ve kaza müdürlüklerine memur edilerek ta’yin olunmadıkça başka hiç kimsenin hiçbir sebep ve vesile ile bu memuriyetlere atanmaması hususlarının köklü prensiblere ve yönetmeliklere bağlanması esasları madde madde kabul olundu. Bu esas ve öğretmenlerin tayini, bahsi geçen derslerin hangi kitaplardan okutturulacağı ve şimdiye kadar yapılmış olan ANDLAŞMALAR’ın (Muahedeler) ve Osmanli Devletinde uygulanan kanun ve yonetmeliklerin’ Kanunlar Dairesinden (Divan-i Humayun Kaleminden) ve sair icabeden yerlerden çıkarttırılması ve öğrencilerin seçme sınavlarının ve ders yılı içindeki sınavlarının esasları ve bu maksat için ders okutan öğretmenlere verilecek maaş ve okul giderlerinm miktarı ve bu işle ilgili diğer hususların madde, madde müzakeresi yapılarak karara bağlanıp Sadrazamlığa sunulması için Maarif Meclisine (şimdi Bakanlıklardaki Tetkik Kurulları veya Milli Egitim Bakanlığındaki Talim Terbiye Kurulu yerine geçen kurul) havalesi ve bir de bazı kazalar müdürlüklerinin maaşı pek az olduğu ve böyle az maaşla Hükümetin namusunu koruyabilecek ve rüşvet almayacak, hırsızlık yapmayacak memur bulup taşraya gönderilmesi güç bir iş olarak görüldüğü cihetle söz konusu maaş giderlerinin Hazine’ye (Bütçeye) yük olmayacak şekilde ayarlanması çareleri üzerinde durulması gereken önemli bir mesele olduğundan kararlaştırılan işlerin Padişahımızın Onay’ı ile gerçekleştiği takdirde, her kaza’nın genişlik ve Başkent’e olan uzaklığına ve önem, büyüklüğüne göre sınıflandırılması veya başka bir sistemle uygun ve elverişli bir hal çaresi bulunup maaşların zamlı olarak ödenmesi uygun görülürse onaylanması ve sözü geçen OKUL için uygun bir yer bulunması için emirleri Sadrazamlık yüksek Makamına takdiri kendilerine ait olmak üzere sunulur. 8 Ramazan 1274 (27 Nisan 1858)”
Padişah’ın onayından sonra Tüzük hazırlanmış ve 12 Şubat 1859 Tarihinde 50 öğrenci ile Mekteb-i Mülkiyye hizmete iki yıllık olarak girmiştir. Açılışından sekiz sene sonra yeterli olmadığı anlaşılarak dört yıla çıkarılmıştır.
1934 yılında Atatürk dil devrimine uyarak “Mülkiyye” nin adını “Siyasal Bilgiler Okulası” olarak değiştirdi. 1935 yılında kurulma amacına uygun olarak devlet’e memur yetiştiren bir okul olması ve Başkent’in Ankara olması nedeniyle Ankara’ya taşınması kararı alındı.
Mülkiye Mektebi kurulduğundan beri amacı değişmeden ve bugün
Ankara Üniversitesi bünyesinde Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak öğretimine
devam etmektedir.
Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunlarının öncülüğünde
kurulan “İSTANBUL MÜLKİYELİLER VAKFI”
Türkiye’yi her konuda çağdaş uygarlık düzeyine taşımak ve bu yöndeki
çalışmalara destek vermek, toplumda iletişim ve dayanışma kanallarını
güçlendirmek amacı ile, aralarında ülkemizin en ünlü bilim adamlarının, iş
adamlarının ve kamu kesimi ile özel sektörün en üst düzey yöneticilerinin de
bulunduğu 276 kurucu tarafından, 1990 yılında kurulmuştur.